18 Haziran 2015 Perşembe

DECCAL GELDİ Mİ?

DECCAL VEYA DECCALLER 

Bismillahirrahmanirrahim,

Elhamdülillahirabbil âlemin, Vessalatu Vesse-lamu ale seyydine Muhammedin ve ale elihi ve esha-bihi ecmain.
"Adem Aleyhisselam'dan kıyamete kadar Deccalden büyük hadise yoktur" buyurmuş Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam.
Deccaller, Mehdi-i Azam meselesi ve İsa Aleyhisselam'ın gökten adil bir hâkim olarak inmesi içinde bulunduğumuz ahirzaman içindeki en büyük hadiselerdendir.
Ne var ki bu mesele net olarak anlaşılamamış, pek çok hikmete binaen kapalı kalmış ve hemen herkes farklı şeyler söylediğinden kafalar iyice karışmıştır.
Bu küçük kitabımızda bu fikir karışıklığını gidermeyi ve meseleyi ayet ve hadislerin ışığı altında, ehl-i sünnet itikadına ve 1400 senedir Ümmet-i Muhammed’in inanışına uygun olarak izah etmeyi ve herkesin anlayabileceği şekilde meseleyi ortaya koymayı hedefliyoruz.
Bu mesele sıradan bir mesele olmadığından hata ve kusurlarımız olabilir. Bu yüzden ilmi olmak şartı ile her türlü takdir ve tenkide açık olduğumuzu ifade ediyoruz.
Selahattin ALTINTAŞ




DECCAL VEYA DECCALLER

Deccal, Mehdi-i Azam ve İsa Aleyhisselam meseleleri ahir zamanın en büyük hadiseleri olmakla beraber bunlar birbirleri ile de bağlantılıdır. Bu hadiseler aynı zamanda dünya çapında cereyan edecek hadiselerdir.

DECCAL MESELESİ...
Peygamberimiz’in Aleyhissalatu Vesselam "Âdem Aleyhisselam’dan kıyamete kadar bundan büyük hadise yoktur" dediği hadise…
Bu yüzden bu konuda kalem oynatmak kolay olmasa gerek. Belki de bu benim boyumu çoook aşan bir hadise…
Ne var ki bu konuda bilgiye çok ihtiyaç var. Bu konuda kafalar çok karışık ve bu konuda çok şeyler söylenmiş… “Deccal gelmiş geçmiş” diyenler olduğu gibi “Henüz gelmemiş, ileride gelecek” diyenler de pek çok… Belki de bu konu biraz üstü kapalı kalması gereken bir konu. Çünkü sıradan bir mesele değil. Bu, imtihan dünyasının belki de en büyük sorularından biri… Bu yüzden belki pek çok âlim ondan üstü kapalı bir şekilde bahsetmiş. Onun perdesini fazla kaldırmamış, belki de bu konuyu fazla açmak hikmete zıt olabilir ve kişiyi manen büyük tehlikeye atabilir.. Öyleyse biz dahi onun perdesini fazla açmadan bahsedeceğiz... Bununla beraber günümüz insanını da ikaz edecek şeyleri söyleyip gözleri manen bütün bütün kör olmayanların göreceği şekilde işaret edip bahsedeceğiz inşallah…
Bu dünya imtihan yeridir. “İnsanlar sadece, inandık demeleriyle bırakılacaklarını ve imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?” Ankebut Suresi 2
İmtihanın bir özelliği de imtihan süresince cevapların verilmemesidir. Yoksa imtihan esnasında soruların cevapları verilirse imtihanın bir anlamı kalmaz. İşte bu imtihan dünyasında Âdem Aleyhisselam’dan beri bu imtihan sırrı bozulmamış, pek çok kavim helâk edildiği halde, pek çok mucizeler görüldüğü halde imtihan sırrı muhafaza edilmiştir. Yani kişiler ister istemez inanmak zorunda kalmamışlardır. İradeleri hep ellerinde olmuştur. Yani mesela bizler kabir hayatına ait pek çok şeye peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam’ın  haber verdiği şekilde inanıyoruz amma onları gözümüzle görmedik. Eğer kabirde şu anda yaşananlar herkes tarafından görülse o zaman buna inanmanın bir anlamı kalır mı? Veya bugün ahirete giden inançlı inançsız herkes ahireti, melekleri gördü ve artık hepsi inanıyorlar amma bunun onlara bir faydası var mı?  Elbette yok. Çünkü onların imtihanı bitmiş ve her şeyi gözleri ile görmüşlerdir. Demek kişi sekerata girene kadar bu imtihan sırrı devam eder.
İmtihan sırrı Deccal döneminde de devam edecektir. Ta ki güneş batıdan doğana kadar. Yani güneş batıdan doğmadıkça Deccal dönemi de olsa yapılan iman da yapılan ibadet te ve bütün iyilikler de geçerli olacaktır. Ancak güneş batıdan doğduğu zaman imtihan bitmiş olacak ve herkes o zaman peygamberlerin doğru olduğunu anlayıp iman edeceklerdir. Ancak o zaman onların bu imanları geçersiz olacaktır. Çünkü imtihan sırrı bitmiş olacaktır. Bu durumda, şimdi, henüz imtihan devam ettiğine göre, elbette imtihana zarar verecek şeyleri söylemek yasak olacaktır. 
Şimdi insanlık tarihinin en büyük fitnesinden ve o fitnenin başındaki en şer insanlardan bahsedeceğimiz konumuza DECCAL konusuna başlıyoruz.
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor:
“Hz. Âdem’den kıyamet kopuncaya kadar Deccal’dan daha büyük bir fitne yoktur.” Müslim
Malumdur ki Âdem Aleyhisselam’dan beri insanlık tarihinde iki cereyan, iki akım devam edip gelmektedir; İman ve küfür akımları. Bu akımlar hikmet ile bazen biri diğerine, bazen de diğeri öbürüne galip gelerek devam etmektedir. Bu cereyanların iman tarafının başında başta peygamberler ve o peygambere uyan, onların yolunda gayret eden ehl-i iman bulunmaktadır.
Küfür tarafında ise Nemrud’lar, Firavun’lar, Ebu Cehiller, Ebu Lehebler ve elbette her devirde onların temsilcileri durumunda olan şer kişiler bulunmaktadır. Bu iki cereyan Âdem Aleyhisselam’dan bu yana mücadele ederek gelmişlerdir. İşte bu iki cereyan kıyamete kadar da birbirleri ile mücadele ederek devam edeceklerdir. 
Ahir zamanda ise bu kâfirlerin cereyanı kuvvet bulacak ve bu cereyanın başına Deccal denen şahıslar geçecektir. Bu Deccallerin İslam âleminde çıkan ve şeriati, yani Allah’ın hükümlerinin tatbikini kaldıracak olanlarına küçük Deccaller veya Süfyan adı verilmiştir. Âlemi küfür içinde çıkıp ilahlık dava edecek olan ve bütün dünyada küfür namına hüküm sürecek olanlarına da büyük Deccaller denmektedir.
Aslında her zaman, hatta en küçük köyler de bile şer cereyanı temsil eden kimseler ile onların karşısında hak yolu savunan kimseler bulunur. Bu bir kanundur. Ancak ahir zamandaki Deccal hadisesi bundan çok daha farklıdır. Çünkü bu Deccallerin özelliği aldatarak iş görmeleri, ilahlık dava etmeleri, insanları kendilerine itaat etmeye, bir nevi kendilerine kulluk etmeye zorlamaları ve bu hareketleri, küçük bir köy veya kasabada değil, ülkeler çapında,  hatta büyük Deccalin bütün dünyada hükmedip yapacak olması Deccal hadisesinin ne denli büyük bir hadise olduğunu göstermektedir.  Onlar, insanların Allah’a kulluk etmelerini yasaklamaları, kendilerine kulluk etmeye zorlamaları yüzünden ve bunu dünya çapında yapmaları ve Allah’ın mülkündeki bu dünyada Allah’a meydan okuyarak Allah’ın kullarına Allah’a kulluk yapmayı yasaklamaları hayal bile edilemeyecek kadar büyük bir hadise ve haddi aşmak olmasından Deccal hadisesi gibi dehşetli bir fitneyi dünya bu güne kadar ne görmüş ve ne de bundan sonra görecektir. Fakat peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam'ın haber verdiği pek çok hadislerden de anlaşılacağı üzere bu Deccaller aldatarak iş görecekler ve yalancı oldukları halde doğru gibi kendilerini gösterecekler, zulüm yaparken adalet dağıttıklarına insanları inandıracaklardır. Bunlar bütün insanları kandıracaklardır. Ancak müminler iman nuru ile bunları fark edecektir. Demek imanı olmayanlar bunları iyi görüp peşlerine takılacaktır. Ancak müminler bunları fark edip onlarla mücadele edeceklerdir.
Ahir zaman ve Deccaller ile ilgili hadisler ekseriya imtihan sırrının gereği olarak biraz kapalı ve teşbihler ile anlatılmıştır. Dolayısıyla bu meseleyi anlayabilmek için hal dilini ve teşbih ile anlatımın nasıl olduğunu bilmek gerekmektedir. 
Teşbih ile anlatım çok yaygın bir anlatım şeklidir ve hadislerde de vardır. Mesela “felan adamın kulağı deliktir” deriz. Bu o adamın kulağının delik olduğunu değil her taraftan haberdar olduğunu ifade eder. İşte eğer bir kişi buradaki teşbihi anlamazsa o zaman hakikaten adamın kulağının delik olduğunu sanır. İşte ahir zaman ile ilgili hadisleri anlamak için hadiste ifade edilen teşbihin hangi manaya geldiğini de iyi bilmek gerekir, yoksa yanlış anlaşılır.
Hadislerden anlaşıldığı üzere deccaller ilahlık dava edecekler amma bu “Ben ilah’ım” şeklinde olmayacaktır.  Belki onlar her hareketleri ile ilahlıklarını ilan edeceklerdir. Onların alınlarında “Bu kâfirdir” yazılı olması da Allah-u Âlem onların her hareketinden kâfir oldukları belli olacak anlamındadır. Çünkü Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam Deccalin alnındaki "Bu kâfirdir" yazısını okuma yazma bilse bilmese iman nuru ile müminlerin okuyacağını haber vermiştir. Demek bu bizim bildiğimiz bir yazı değildir. İman nuru ile okunacağına göre demek kişinin her hal ve hareketinden kâfir olduğu belli olacak demektir. Nitekim böyle şahıslar günümüzde bol miktarda mevcuttur ve onları herkes tanıyamamaktadır. 
Şimdi kesin olan bilgiler ile konuya girelim. Bir kere bu Deccaller küfür cereyanının başında olacaklardır. Ve görünüş olarak diğer insanlardan farklı olmayacaklardır. Bu konuda Bediüzzaman Hz.leri “Deccalin görünüşü diğer insanlar gibidir” buyurmuştur. Hadislerden anlaşılacağı üzere onların gözlerinden haber verilmiş, alnından bahsedilmiş ve hakeza… Yani görünüşleri diğer insanlardan farklı değildir. Zaten diğer insanlardan farklı olsalar insanları nasıl kandırabilirler? Dikkat edilirse onların Deccal olduklarını ancak müminler iman nuru ile fark edecekler. Demek diğer insanlar fark edemeyecekler. Bu bize onların diğer insanlardan farklı olmadıklarını ispatlamaktadır. Zaten öyle olmaları akıl ve mantığın da gereğidir. Öyle olmasa insanlar onlardan kaçar ve onlar hiçbir kimseyi kandırıp peşlerine takamazlardı. 
Demek ki;
1. Deccaller görünüş olarak diğer insanlardan farklı olmayacaklar, 
2. Deccaller peygamberlerin karşısında olan küfür cereyanının başında olacaklar.
3. İnsanların Allah’a kulluk yapmalarını yasaklayacaklar ve kendilerine kulluk yapmaya zorlayacaklardır. Bu da Allah’ın emirlerini kaldırıp yasak ettiklerini serbest etme şeklinde olacaktır.
Hz. Peygamber Aleyhissalatu Vesselam şöyle buyurdu: “Hilafet babamın kardeşi amcam Abbas’ın çocuklarında devam edecek, nihayet onu Deccal'a teslim edeceklerdir.” 
 Müsnedu’l-Firdevs, 3/447; Kenzu’l-Ummal, 14/271-h. No: 33436; Mecmau’z-Zevaid, 5/187-h.no.8954).

Hilafet Hz. Ebu Bekir ile başlayan ve dünya çapında her zaman bütün Müslümanları bir arada tutan ve birlik ve beraberliği sağlayıp kâfirlerin karşısında izzetle müslümanların yaşamasına birinci olarak vesile olan bir makamdır. Bu makam olduğu sürece kâfirler müslümanlara galebe çalamamışlardır. Dolayısıyla gün gelip hilafetin kaldırılması en büyük hadiselerden biri olacaktır ve olmuştur. Elbette Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam bu büyük hadiseden bahsedecektir ve etmiştir. Hilafetin Deccalin elinde son bulacağını haber vermiştir.
Şimdi halifeliğin kaldırılmasına ve Âlem-i İslam’ın başsız bırakılarak bu günkü perişan duruma getirilmesi olayına  bakalım. 
Yıl 1924 ve halifelik kaldırılmış ve bütün müslümanlar başsız bırakılmıştır. O günden beri bütün müslüman ülkeler perişan ve her türlü zulme uğramaktadırlar. Ve gördüğümüz gibi bu zalimlere "dur" diyecek bir merci ve müslümanların haklarını savunacak bir makam veya ordu da bulunmamaktadır. İşte bu günkü Âlem-i İslam'ın perişan durumu halifeliğin kalkmış olması ile çok yakından ilgilidir. Şimdi bütün müslümanlar halifenin etrafında birlik olsaydılar ve onların hakkını savunabilecek İslam ordusu olsaydı bu kâfirler müslüman ülkelere gelip bunca masum müslümanı öldürüp ellerindeki petrolleri alıp soyabilirler miydi? Müslümanlar bütün dünyada aç ve perişan durumda olurlar mıydı? Düşünün, sadece Arabistan’ın Amerika’dan alacağı 2 trilyon dolardan fazladır. Diğer İslam ülkelerinin servetleri de düşünülürse ve bu paraların Avrupa ve Amerikalıların ellerinde oldukları ve hiçbir zaman vermeyecekleri de düşünülürse durumun vahameti anlaşılır.
Demek hilafet olduğu sürece küfür tarafı bu dünyada istediği gibi at oynatamazdı. O zaman bütün dünyada Deccalın faaliyet gösterebilmesi yani Deccal döneminin başlayabilmesi için Halifeliğin kalkması gerekirdi. Bundan da anlaşılacağı üzere Deccaliyetin başlaması halifeliğin kalkması ile mümkün olacağı açıktı. Ve öyle de olmuştur. Kâfirler Halifeliği kadırtabilmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Ve en nihayet Halifeliği kaldırtmayı başarmışlardır. Halifeliğin kalkması ile dünya 1924 yılında Deccal dönemine girmiştir. Ve İslam Âlemi tekrar halifesine kavuşuncaya kadar da bu böyle devam edecektir. O zamana kadar ona bir "dur" diyen de olmayacaktır. Ona “dur” diyecek olan Mehdi-i azamdır.
Hz. Ali Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’dan aldığı derse binaen diyor ki:
“Huruf-u Arabiye acemî yani frengî hurufuna tebdil edildiği zaman, Deccal’ı intizar ediniz.” (Rumuzat-ı Semaniye 4.Remiz) (Hz.Ali Efendimizin kasidesi mat­bu’ Mecmuat-ül Ahzab 1.cilt sh: 595)
Evet, o işi yapan ise küçük Deccallardır ki, büyük Deccal’ın ileri karakoludur. Hem o zamanın en fenası, ulemânın fenasıdır. Yani dalaletin en fenası, ulemâ-is sû’ namı altındaki bir kısım bedbaht kisve-i ulemâda, dini dünyaya satmış adamlardan gelir."
Demek 1928 yılında Arabi harflerin değişmesi ve frengi yani Latin harflerinin getirilmesi küçük Deccaller dönemi olduğunu teyit etmektedir. Dolayısıyla 1924 tarihinden beri Deccal dönemi devam etmektedir. Büyük Deccalın şahıs olarak gelmesine ise henüz biraz daha zaman olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü büyük deccalın şahsını İsa Aleyhisselam öldürecektir. Henüz ahir zamanda beklenen Mehdi-i azam dönemi yaşanmadığından ve İsa aleyhisselam Mehdi-i Azam’ın son zamanlarında gelecek olmasından büyük deccalin de henüz gelmediği anlaşılır. Şu anda faal olan büyük deccaliyetin başında bulunan şahıslar büyük deccalın yardımcıları veya muavinleri durumundadırlar. Ancak bunlar kesin olmayan, işaretlerden anlaşılan şeylerdir. Lâ yağlemüll gaybe illallah.
1924 yılında halifeliğin kaldırılması ile Deccal dönemi başlamış ve müslümanlar neye uğradıklarını şaşırmışlardır.
Deccaliyetin başlaması ile birden her şey değişmiş ve camiler ahıra çevrilmiş, içki, zina, faiz, kumar ve bütün Allah’ın yasak ettiği şeyler serbest edilmiştir. Allah’ın emri olan miras paylaşımından evlenip boşanmaya kadar bütün Kur’an hükümleri kaldırılmış ve yerine kâfirlerden getirilen kanunlar ikame edilmiştir. Unutarak bile olsa Arapça ezan okuyan veya gamet getirenler süründürülmüştür. İnsanlar Kur’anlar’ını topraklara gömmek zorunda kalmışlardır.
Demek halifeliğin kaldırılması ile başlayan Deccaliyet dönemi 2015 yılında bulunduğumuz şu günlerde bütün şaşaası ile devam etmektedir ve bir müddet daha devam edeceği anlaşılmaktadır. Bu Deccaliyet dönemi fitnesini artırarak büyük Deccalın kendisi gelene ve o geldikten sonra kemalini bulup varacağı yere varana kadar bir müddet daha devam edeceği anlaşılmaktadır.

Tekrar küçük Deccallere dönecek olursak, Peygamberimiz 
Aleyhissalatu Vesselam 30 Deccalden, bir rivayette 70 Deccalden bahsetmiştir. Bunlardan dördünün  kadın Deccaller olacağı rivayette vardır. Dolayısıyla Âlem-i İslam içinde çıkan ve ibadetten ziyade İslami kanunları ve tatbikatlarını kaldıran küçük Deccaller bir tane değildir. Halifeliği kaldıran en büyükleri olmakla beraber onunla beraber olan ve yardımcıları durumunda olan niceleri daha vardır ki onların çoğu ölüp gitmiştir. Hatta onun emir ve yasaklarını halka severek ve isteyerek tatbik eden küçük bir yönetici dahi Deccal hükmündedir. Bu İslam Deccallerine Süfyan ismi de verilmiştir. Bu sadece bir ülkede değil aynı zamanda bütün İslam ülkelerinde Kur’an’ı tatbikattan kaldıran ve onların yerine başka kanunlar getiren ve insanları Allah’ın emir ve yasaklarına göre değil de kendi emir ve yasaklarına göre yaşamaya zorlayan her bir zorba da bir deccal veya süfyandır.
İşte bu Süfyanlar dönemi 1924 ten sonra bütün İslam ülkelerinde etkili olmuşlar, putlarını diktirip insanları kendilerine secde etmeye zorlamışlardır. Yaptıkları küfür icraatlarına karşı çıkanları ise hapishanelerde ve sürgünlerde perişan etmişler ve nice âlim ve evliyaları da asıp idam etmişlerdir.
Alem-i İslam'da bunlar olurken küfür aleminde de büyük Deccalin muavinleri durumunda olan nice zalimler çıkmış ve ilahlık dava ederek dini yasaklamışlardır. Ancak bunlar büyük Deccal ünvanını alamamışlardır. Çünkü büyük Deccal şer ve küfür namına bütün dünyada hüküm süreceğinden sadece dünyanın bir bölgesinde hükmedenlere büyük Deccal denmemiştir. Amma bunlar da Deccal olmakla beraber büyük Deccalin küçükleri veya muavinleri demek daha uygun düşmüştür. Mesela, Rusya’daki küfür sistemi Deccal cereyanı ve başında bulunanlar da Deccal olmakla beraber sadece Rusya’da hükmettikleri ve aldatarak değil de açık açık küfrü ilan ettikleri için büyük Deccal ünvanını alamamışlardır. Bunlar büyük Deccalin avaneleri durumunda kalmışlardır.

Bu süreç 1991 yılına kadar bu şekilde devam etmiştir. Ta ki Rusya’nın yıkılması ile dünya tek kutuplu hale gelene kadar. Evet, dünya Rusya’nın 1991 yılında çökmesi ile tek kutuplu hale gelmiş ve dönem olarak büyük Deccal dönemi başlamıştır. O günün gazeteleri de bilmeyerek dünyanın tek kutuplu hale geldiğini manşetlerden ilan etmişlerdir. Çünkü bir adada hapis durumunda olan büyük Deccal o zaman bütün zincirlerini kırmış ve bütün dünyaya ordularını göndererek hükmetmeye başlamıştır. (Amerika'yı haritada göz önüne getirin. İki tarafı okyanusla çevrili bir ada durumundadır. Ve Amerika son zamanlara kadar oradan kımıldayamamıştır. Şimdi ise bütün zincirlerini kırmış ve bütün dünyada hükmetmeye başlamıştır.)

Bu süreç hali hazırda devam etmektedir. Dünya üzerinde yüz binlerce hatta milyonlarca Müslüman’ı öldürdüğü halde kimse ona bunun hesabını soramamakta hatta bunun sözünü bile edememektedirler. Mesela, bizzat Somali’ye gittim ve gördüm. Oradaki yetkililer ile görüştüm. Nasıl oldu da bu hale geldiklerini sordum. Aldığım cevap ilginçti. Dediler ki Biz 1990’lı yıllara kadar güzel bir ülke idik. Nihayet bütün liderlerimiz bir araya geldiler ve ülkemizi Kur’an’a göre idare etmeye karar verdiler. Bunun üzerine Amerika geldi, başımıza bombaları yağdırdı, liderlerimizi öldürdü.
Bunları duyduğum zaman anladım ki büyük deccal Amerika’dır. Dünyanın hiçbir yerinde Kur’an’ı tatbik ettirmemektedir. Tatbik etmek isteyenlerin üzerlerine bombalar yağdırmaktadır. Ve buna günümüzde de devam etmektedir. Koca bir ülkeyi Kur’an’ı tatbik etmeye kalktılar diye yerle bir ediyor ve bunu müslümanlar olarak bizler bilmiyoruz. Çünkü basın da o deccalin elindedir. Onun bu zulmünü hiçbir basın söyleyemiyor. Bu dahi büyük deccalin Amerika olduğunu ve şu anda büyük deccal döneminde olduğumuzu göstermektedir. Bununla beraber Amerika deccaliyet noktasında yalnız değildir. En birinci yardımcısı İngiltere ve İsrail’dir. Bu arada onlara yardım edip müslümanlara ve islama geçit vermeyen her ülke ve o ülkelerin başındakiler de deccal hükmündedirler.
Dolayısıyla 2015 yılını yaşadığımız şu günler küçük Deccallerin de kendisine katılması ile büyük Deccal dönemi olarak yaşanmaktadır. Bu ülkenin başında bulunanlar veya onun başına geçenler o gelecek büyük Deccalın muavinleri konumundadırlar. Amma geleceği beklenen büyük Deccalın kendisinin de bu ülkenin başına geçeceği umulur. La yağlemül gaybe illallah.
Delillere geçebiliriz.
Küçük büyük bütün Deccaller ilahlık dava edeceklerdir. Bunun nasıl olacağına bakalım. 
Mesela; bir hakim bir suçluya altı ay hapis cezası verse, mübaşir de "altı ay hapis olmaz bir ay hapis yatacak" dese hakim demez mi? “ Sen mi hakimsin ben mi?" Yani, o mübaşir o hareketi ile “hakim benim” demiş olmaz mı?
Veya bir kişi devletin başına geçse ve "Bundan sonra sizin Allah'ın emir ve yasaklarına göre yaşamanızı yasaklıyorum. Benim emir ve yasaklarıma göre yaşayacaksınız" dese ve kendi emir ve yasaklarına göre yaşamayanları hapishanelere atsa hatta idam etse bu adam ilahlık dava etmiş olmaz mı? Onun emir ve yasaklarına göre isteyerek yaşayanlar onun ilahlığını kabul etmiş ve onun kulu olmuş olmazlar mı?
Aynen öyle de: Allah Celle Celaluhu bu dünyanın ve bu insanların Rabbi ve ilahı olarak kullarına kurallar koymuş, emirler vermiş ve yasaklar koymuştur. Bu Onun ilah olmasının bir gereğidir... Şimdi birisi çıkmış ve “İbadeti isteyen yapar, içkiyi serbest ediyorum, zinayı, kumarı, faizi ve hakeza… serbest ediyorum” diyor. Şimdi bu kişi ne diyor? “İlah O değil benim” diyor. İlahlık dava ediyor. Ve insanları da Allah’ın emir ve yasaklarına göre yaşamalarını yasaklayıp kendi koyduğu emir ve yasaklara göre onları yaşamaya zorluyor. Allah’a itaat edenlere cezalar verip kendine itaat edenlere mükâfatlar veriyor. Şimdi bu adam ilahlık dava etmiş olmuyor mu? “İlah benim” demiş olmuyor mu? 
Rasulullah Aleyhissalatu Vesselam Deccal’den haber vererek şöyle buyuruyor:
“Deccal; ‘Ben sizin rabbinizim’ der. Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz! O, tek gözü kör biridir. Sizin Rabbiniz kör değildir! Onun iki gözünün arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan yahut olmayan her mü’min o yazıyı okur."
Deccalın alnında “Haza kâfir” (bu kâfirdir) yazacak amma bunu okuma yazma bilsin bilmesin sadece müminler okuyabilecek, onun peşinden gidenler okuyamayacak!
Bu meseleyi de anlayabilmek için hal dilinden anlamak gerekir.
Mesela: yüzü solmuş ağrıdan inleyen birisini görseniz onun hasta olduğunu halinden ve davranışlarından hemen anlarsınız. Yani onun “ben hastayım” demesine gerek yoktur. Buna hal dili denir.
Şimdi Deccal Allah’ın yasak ettiği “içkiyi, zinayı serbest ettim” diyor. Allah’ın emir ve yasaklarına göre yuva kurmayı yasaklayıp kendi kanunlarına göre evlenip boşanmaya mecbur ediyor. Mirasın dağıtılmasından mahkemelerde hükmedilmesine kadar her alanda Allah’ın emir ve yasaklarını kaldırıp kendi hükümlerini koyuyor, ve koymuş. Günümüzde de bu hal fiilen devam etmektedir.  Şimdi bunu yapan kişilerin kâfir olduğunu bir mümin kolayca anlayamaz mı? Elbette anlar. 
Bakın Rabbimiz Şura Suresi 21.ayetinde ne buyuruyor. "“Yoksa onların birtakım şirk koştukları ortakları mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşrî ettiler (bir şeriat/dinî kural kıldılar).”  
Amma onun peşinden gidenler ve onun yaptıklarını güzel görenler elbette ve asla onu tanıyamazlar hatta “izindeyiz” diye dağlara yazarlar. Demek onun alnında kâfir yazması bizim bildiğimiz yazıdan değil, belki her hal ve hareketinden kâfir olduğunun anlaşılacağı manasındadır, Allah-u Âlem bissevap. Bu vaziyet küçük büyük bütün Deccaller için geçerlidir. 
Küçük Deccaller İslam ülkelerinde bu tahribatı yaparken büyük Deccalın muavinleri, yardımcıları durumunda olanlar da  kendi ülkelerinde inkâr fikrini yaymaya çalışmışlardır. “Din afyondur” diyerek bütün dinlere karşı meydan okumuşlardır. Bu durum büyük Deccal dönemine kadar böylece devam etmiş gelmiştir. 
Büyük Deccal dönemi sanılandan çok daha farklı olmuştur. Çünkü büyük Deccal dönemi çok dehşetli olacak diye bekleniyordu. Hâlbuki büyük Deccal beklenenin aksine tamamen insanın hoşuna giden, nerede ise insanın kendini alamayacağı şekilde nefsin hoşuna giden bir yol açmıştır. Kadınlara tamamen serbestlik verip zinayı serbest etmiş, çıplak gezmeyi nerede ise bütün dünyada adet haline getirmiştir. Cadde ve sokaklarda dahi yarı çıplak gezen genç ve güzel kızlar herkesin hoşuna gitmiş ve buna karşı durmak nerede ise mümkün olmamıştır. Büyük Deccal dönemini yaşadığımız bu günlerde bütün dünyada kızlar ve kadınlar yarı çıplak gezmekte, televizyonlarda nefsin en arzu edeceği şekilde şarkılar türküler söylemekte, oyunlar oynamaktadırlar. Dolayısıyla bu Deccal dönemi insanın o kadar hoşuna gidecek şekilde ve nefsin arzu ettiği şekilde olmuştur ki herkes isteyerek o fitnenin içine kendilerini atmışlardır. İnsan kendini kurtarsa eşini çocuklarını kurtaramamaktadır. Zira bu fitne çok cazip ve nefsin istediği şekildedir.
Deccal devlet idaresinin Allah’ın emir ve yasaklarına göre olmasını yasaklamıştır. Ve  devleti Allah’ın emir ve yasaklarına göre idare etmeye kalkmayı en büyük suç olarak ilan etmiştir. Ve günümüzde de bu aynen suç olarak devam etmekte ve devletin idaresinin Allah’ın emir ve yasaklarına göre olmasını istemeyi bile büyük bir suç kabul etmektedir. Bunun yerine özgürlük dediği tam serbestlik, yani canın nasıl isterse o şekilde yaşamak ve tam bir nefsani hayatı yaşamak serbestisi olan DEMOKRASİ'yi getirmiştir.  
Demokraside en büyük suç devleti Allah’ın emir ve yasaklarına göre idare etmeye kalkmaktır. Devleti Allah’ın emir ve yasaklarına göre idare etmeyi yasaklamak ise tam bir küfürdür. 
Allah Celle Celaluhu kullarına Kur'an'ı göndermiş ve Kur'an'da belirttiği emir ve yasaklara göre yaşamalarını  emretmiştir. Allah'ın sisteminin adı ŞERİAT’tır.
Deccal ise İnsanlara canlarının istediği gibi yaşayabilecekleri Demokrasiyi getirmiştir. Demokraside Allah'ın emir ve yasaklarının tatbik edilmesi en büyük suçtur. Demek Allah'ın sisteminin adı şeriat, Deccalin sisteminin adı demokrasidir. İşte imanı olanlar bu Deccal sisteminin küfür olduğunu ve bunu getirenlerin kâfir olduklarını hemen anlamaktadırlar. 
Büyük Deccalın bütün dünyada hükmetmesi amma Mekke ve Medine’ye girememesine gelince.
Büyük Deccal günümüzde bütün dünyada hükmetmektedir. Mekke ve Medine hariç. Çünkü peygamberimiz Aleyhissalat-u Vesselam bu konuda şöyle buyurmuştur:”Deccal’ın nesli olmayacak, Medine‘ye ve Mekke‘ye giremeyecek.” Ahmed İbni Hanbel
Ve şimdi biz bu mucizeye bugün şahitlik etmekteyiz. Büyük Deccal bütün dünyada hükmetmekte amma Mekke ve Medine’ye girememektedir. Deccalin hükmetmesi kendi emir ve yasaklarına göre bir hayatı bütün dünyada tatbik ettirmesidir. Bunu sadece Mekke ve Medine de yapamamıştır. Çünkü oralar korunmaktadır. Yani Mekke ve Medine’de bir tek açık bayan göremezsiniz, içki satılan bir yer yoktur. Hırsızın eli kesilir, haksız adam öldürene kısas yapılır. Evlenme boşanmadan mirasın dağılmasına kadar her alanda Allah’ın emir ve yasakları tatbik edilir. Deccal bu iki şehirde bu tatbikata karışamamaktadır.
Amma dünyanın başka hiçbir yerinde Allah’ın emir ve yasaklarının tatbikine bırakmamaktadır. Mesela; Somali… Somali’de milyonlarca Müslüman’ı öldürmesinin, o Müslümanların başlarına bombalar yağdırmasının sebebi Somalili Müslümanların ülkelerinin idaresini Kur’an’a göre yapmaya kalkmaları olmuştur. İşte o ülkeyi ve müslümanları bu hale getiren ve Kur’an’ı tatbik etmelerini yasaklayan büyük Deccaldir. Afganistan, Sudan gibi ülkelerde yaptıkları, Mısır'da seçim ile iş başına gelmiş olanlar Kur'an'ı tatbik etmeye kalkınca darbe yaptırıp hapse attırması ve onlara idam cezası verdirtmesi da düşünülürse ve son olarak Suriye'de İslam’a doğru gidecek diye bir nevi küçük Deccal olan kişiyi desteklemesi göz önüne alınırsa dünya çapında faaliyet gösteren büyük Deccal kolayca anlaşılır.
Deccalin yalancı cenneti ve cehennemi olacak rivayetine gelince: Artık Deccal döneminde yaşadığımızdan bu hadisleri anlamamız eski zamanlara göre çok daha kolay olmaktadır. 
Yalancı cennet: elbette Deccal kendisine itaat edenleri içine koyacağı zevk sefa yeri, oyun, eğlence yeri olacaktır. Elbette bu yalancı cennette yalancı huriler ve yalancı gılmanlar olacaktır. Öyleyse bu yalancı cennetin yalancı hurileri gökten inmeyeceğine göre demek Deccal mevcut kadın ve kızları kullanacaktır. Ve kullanmış ve kullanmaktadır. Bundan 100 sene önce saçının telini göstermeyen kadınları bugün yarı çıplak, şortlarla utanmadan sokaklarda caddelerde erkeklerin önünde gezer hale getirmek, sahillerde çırılçıplak dolaştırmak, televizyonlarda, dizilerde en rezil şekilde oynatmak az bir şey değildir. Bir kadının kuaförde saatlerce süslenip sonrada erkeklerin önüne çıkıp şarkılar söylemesi ve kendine yabancı olan erkeklerin önünde oynayıp onları eğlendirmesi yalancı cennet değil de nedir? Bu tarz her türlü gayr-ı meşru eğlenceler, çalıp söylenen yerler Deccalın yalancı cennetleridir. Biraz daha genişletirsek kadın ve erkeklerin dinimizin müsaade etmediği şekilde bir arada bulunduğu her yer onun cenneti durumundadır. Deccal kadınları bu hale getirene kadar az çalışmamıştır. Ve nihayet başarmıştır. Toplumu bozması da bu şekilde olmuştur. Çünkü kadınları bozmadan, kullanmadan toplumu bozmak mümkün değildir. Bu yüzden Deccaliyetin başında şöyle denmiştir. “Kur’an’ı kapat, kadını aç”  Öylede yaparak toplumu bu günkü hale getirmişlerdir.
Buna karşılık Bediüzzaman Hz.leri “kadınları yuvalarından çıkardılar, beşeri baştan çıkardılar. Yuvalarına dönmeli” demiştir. 
Demek kadınların yuvalarına döndüklerini ve dışarı sadece tesettürlü olarak çıktıklarını görürsek Deccaliyet döneminin de o zaman bitmiş olduğunu anlarız. 
Günümüzde ise nerede ise herkes kadınları yuvalarından çıkmaya teşvik etmekte, yuvalarına davet edenler ise duyulmamaktadır. Kim onları yuvalarına davet ediyorsa işte onlar da doğru yolda olanlardır.
Deccalın cehennemine gelince. O, bu gayri meşru yola insanları sevk edince elbette buna karşı çıkan Allah’ın emir ve yasaklarının tatbikini isteyen ve iman yolunun temsilcileri de olmuştur. İşte Deccal bu zatları idam ederek yahut onları hapishanelerde süründürerek ya da sürgün ederek çile çektirmiştir. Onun cehennemi hapishaneleri olmuştur. Kim "Allah’ın emrine uyalım" demişse onu cehennemine göndermiştir. Son zamanlara kadar zikredenlere ne işkenceler yapıldığı herkesin malumudur ve bu işkenceleri yaşayanların çoğu hayattadır. Kadınların örtünmesinden rahatsız olup onları açılmaya zorlamalar da daha çok yenidir. 
Deccalın her yere girmesine gelince; bunda da mucizevi bir ifade bulunmaktadır. Bu hadis 1400 sene önceden bu günkü televizyon, internet, radyodan haber vermektedir. Zira bu aletler ile Deccalın fitnesi her eve rahatlıkla girebilmektedir. Bundan bir anlaşılacak ta şudur ki Deccalın çıkışı ve Deccal döneminin gelişi teknolojinin ilerlediği bir zamanda olacaktır.
40 günde dünyayı gezecek denmiştir. Buradan anlaşılacak olan da Deccal çıktığı zaman 1400 sene önceye hiç benzemeyen uçak, tren, araba gibi vasıtalar olacaktır. Veya bu gibi vasıtalar çıktığı zaman deccal dönemi olacaktır.
Şimdi bazı hadislere bakalım.
Önce peygamber sonra ilah olduğunu savunacaktır. Ona karşı gelenleri cehennem dediği yere atacaktır. Ancak onun cehennemi cennet, cenneti cehennemdir.
 (Müslim, Fiten/20, Hadis no: 2932-2937, 4/2247. Buharí, Fiten/26-27, 9/74-76.)
Bütün peygamberler ümmetlerini Deccal’e karşı uyarmıştır. Peygamberimizin de dualarında Deccal’den Allah’a sığındığını bildiren birçok hadis vardır.
İbni Mace 4077

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Otuz kadar yalancı Deccaller çıkmadıkça Kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri Allah'ın elçisi olduğunu zanneder."
Tirmizi, Fiten 43, (2219)

Mumsema Sa'b Bin Cüsame radıyallahu anh dedi ki; "Rasulullah Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim; "İnsanlar Deccal'i unutmadıkça, imamlar minberlerde ondan bahsi kesmedikçe Deccal meydana çıkmaz" [Ahmed(4/71)
Esma Binti Yezid Radıyallahu anha'da merfuan; "Deccal'e tabi olanların çoğu; Yahudiler, kadınlar ve bedevi(köylü)lerdir."  Taberani(24/169)
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor: Yetmiş tane kezzab (Deccal) çıkmadan kıyamet kopmaz. (Taberânî) 
Deccal’ın soyu! Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor: Annesi (gayr-i meşrû ilişkiden hamile kaldığı) Deccal’ı gizli doğuracak ve bir kadın alıp onu evlâtlık edinecek. (Deylemî) Annesi gayr-i meşru cinsel ilişkiden hamile kaldığı Deccal’ı gizli doğurup terk ettiği için onu evlâtlık edinen kadının dışında gerçek soyu belirsiz olacak.
Ya nesli? Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor: Deccal’ın nesli olmayacak, Medine ‘ye ve Mekke ‘ye giremeyecek. (Ahmed İbni Hanbel) Deccal’ın soyu, kökeni belirsiz olduğu gibi, arkasından kalan nesli (çoluk çocuğu) da olmayacak ve Deccal’in rejimi Medine’ye, Mekke’ye giremeyecek.

KONUNUN DEVAMI NİTELİĞİNDE OLAN MEHDİ VE İSA AS MESELELERİNİ OKUMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK'İ TIKLAYINIZ

*mehdi-i Azam meselesi*